Okul yılları, büyüme-gelişme ve beslenme açısından farklılık gösterir.
İlkokul döneminde yavaş, ancak sürekli olarak büyüyen gelişen çocukların büyüme hızı, ergenlikte artar. Örneğin okul yıllarında 6 cm/yıl uzayan çocuklar, ergenlikte 7-8 cm/yıl, hatta büyümenin pik yaptığı dönemde 12cm/yıl şeklinde uzayabilirler. Hangi dönemde olursa olsun, büyümenin standartlara uygun olarak gerçekleşebilmesi için, çocukların günlük enerji ve besin ögeleri gereksinimlerini yeterli düzeylerde almaları gerekir. Bunun için çocukluk yıllarında “yaşa uygun beslenme” esastır.
Yetersiz ve dengesiz beslenen çocukların büyüme gelişmelerinin aksadığı, dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük çektikleri, enfeksiyon hastalıklarına sık yakalandıkları ve hastalıkların uzun sürdüğü, aşırı beslenenlerin ise şişmanlık, insülin direnci, hipertansiyon vb sorunlar için risk taşıdıkları bildirilmiştir. Bu nedenle okul çocuklarının beslenmesi, yalnızca büyüme gelişme açısından değil, aynı zamanda mevcut ve ileri dönemde ortaya çıkabilecek akut-kronik sağlık sorunlarının önlenmesi açısından önemlidir.
Geçmişle kıyaslandığında, günümüz çocuklarının taze sebze ve meyveleri, süt ürünlerini az, işlenmiş ve eklenmiş şeker içeren yiyecek ve içecekleri çok tükettikleri, bunun soncunda demir, kalsiyum, lif ve antioksidan vitaminleri yetersiz aldıkları, beslenme kalitelerinin düşük olduğu, günlük alınan enerjinin yıllar içinde arttığı, hareketin azaldığı ve okul çocukları arasında şişmanlığın hızla yayıldığı bildirilmektedir. Ülkemizde çocuklar arasında %15 ile 25 arasında değişen hafif şişmanlık ve şişmanlık oranının batılı ülkelerin birçoğundan yüksek olduğu bilinmektedir.
Okul çocuklarının beslenmesinde, evin tamamlayıcısı olan okullar önemli rol oynamaktadır. Okulların eğitime olduğu gibi beslenme konusuna da özen göstermeleri, çocukların gereksinimlerini dikkate alarak beslenme programları geliştirmeleri ve uygulamaları gerekmektedir.
Okullardaki yemek uygulamaları, çocukların gelişimini desteklemeyi ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmayı hedeflemektedir. Okul yemeklerinin yaygın olarak uygulandığı ülkelerde yapılan çalışmalarda, okul yemeklerinin dar gelirli aile çocukları başta olmak üzere, çocukların beslenme kalitelerini iyileştirdiği, besinlerde çeşitlilik sağladığı, özellikle süt ve süt ürünleri ile sebze-meyve tüketimini artırdığı görülmüştür.
Okul yemekleri, ilk kez 1902’de Danimarka’da, 1903’te İsveç’te, 1940’lı yıllarda da Amerika’da uygulamaya konmuş, daha sonraki yıllarda dünyanın pek çok ülkesinde yaygınlaşarak devam etmiştir.
Beslenme uygulamaları, okulların devlet veya özel, yarı veya tam zamanlı olmasına göre değişmektedir. Özellikle büyük şehirlerde, pek çok çocuk, günün önemli bir kısmını okulda geçirmektedir. Bu nedenle okullardaki beslenme uygulamaları da farklılık göstermektedir.
Özel okulların tümünde öğle öğünü, bazılarında öğle öğününe ilave olarak kuşluk ve ikindi ara öğünleri de verilmektedir. En az üç, genellikle dört çeşitten oluşan ya da çoktan seçmeli olan öğle yemekleri/mönüleri, çoğunlukla çocukların tercihleri ön plana alınarak düzenlenmektedir. Sebze yemekleri ve süt ürünlerine, özellikle de yoğurda seyrek rastlanırken, menülerde sıklıkla pilav, makarna, patates ve tatlılar yer almaktadır. Dolayısıyla mönülerin nişasta, yağ ve şeker içerikleri yüksek, vitamin, mineral ve lif içerikleri düşüktür.
Devlet okullarının büyük çoğunluğunda öğrencilere, öğle öğünü ya da kuşluk ve ikindi gibi ara öğünler şeklinde bir uygulama yapılmamakta, yalnızca ilköğretim okullarının ilk kısmında, ara öğün şeklinde bir beslenme programı uygulanmaktadır. Bu uygulamada çocuklar, evden ya kendi isteklerine ya da öğretmenin belirttiği programa göre yanlarında yiyecek getirmekte ve beslenme saatinde bu yiyecekleri tüketmektedirler. Ancak, uygulanan bu beslenme programlarının, genellikle aileler ve öğretmenler tarafından önemsenmediği, ihmal edildiği ve çocukların çoğu kez okul kantinlerinden ya da okul civarından satın aldıkları besleyici değeri düşük sağlıksız atıştırmalıklarla karın doyurdukları bilinmektedir.